top of page

Semih Gümüş / Notos Aralık 2017-Ocak 2017, 67

 

Avuntular yayımlandı. Düzenli bir çalışma biçimin olduğunu biliyorum? Yazmanın zorluğu nedir sence?

Yazmanın zorluğu, noktayı koyduktan sonra başlıyor bence. Metne mesafeli yaklaşabilmek için eksiğini fazlasını görebileceğin zamanı beklemek sabır işi. O saat gelince de özenerek yazdığın çoğu cümlenin aslında yersiz olduğunu görüyorsun, bunlardan biri öyküyü doğuran cümle olabiliyor. Yazar ile metnin mücadelesi bu noktada başlıyor, yazarlık taslamakla sağlam bir metin ortaya koymak arasındaki kararda.

 

“Sıradan hayatlar” denir ya, öykülerin gerçekten sıradan hayatların içinden çıkıyor. Ama bence önemli olan hep gördüklerimizin dışındaki ayrıntılardan çıkıyor. Öykü fikirleri nereden geliyor?

Sözünü ettiğiniz ayrıntılar gerçekten de öykülerin çekirdeğini oluşturuyor. Çoğu, anıların, tasarıların imgesine dönüşmüş nesneler, karmaşık hisler üzerinde kafa yorabilmek için gerçek hayattan yazıya aktardığım şeyler. Bir kısmı da yazarken ortaya çıkan fikirler.

 

Yalın, açık ama tutumlu bir dil ve anlatımla yazıyorsun. Öykünün bir dili ve anlatım biçimi var mıdır? Sözgelimi romandan farklı?

Romanın geniş imkânları karşısında öyküye tadını veren imkânsızlıkları. Türler arasılık, çok seslilik gibi roman gereklilikleri öyküde tutarsızlık yaratabiliyor. Öykü anlatımı dalgalanmaya, savrulmaya müsait değil. Yalnızca dil lezzetine dayanan, kulağa söylenmiş öyküden yana değilim, mutlaka hikâyeyi ararım.

 

Peki niçin öykü yazmaya başladın da başka bir türde değil?

Bir şeyler yazmaya başladığımda tür meselesini düşünmemiştim. Ayrıntıları not etmeye, bunları genişletmeye çalışıyordum sadece. Bu imgeleşmiş ayrıntılara dilden sapan çarpıcı karşılıklar bulamadığım için şiire yaklaşamadım. İlk metinler tür dışı ham parçalardı. Deneyip yanılarak parçaları öykünün imkânları içinde bütünleştirebileceğimi gördüm. İşin gerçekçi tarafına gelirsek, roman için zaman yaratmak meselesi bu konuda başlıca belirleyici oldu.

 

Okuduklarından seçtiğin, sık sık dönüp okuduğun başucu yazarların ya da kitapların var mı?

Devamlı döndüğüm, rastgele bir sayfasını açıp okuduğum kitaplar var. Kitap haricinde, Joyce’un Arap Pazarı, Bolaño’nun Dişçi,  Bener’in İlki öyküleri gibi yeri geldikçe hatırlamak için okuduğum metinler var.

 

En sevdiğin yazarları söyleyebilir misin?

Sayılacak çok, yalnız Carver’ın yeri ayrı.

 

Sence bizde yazılan öykülerde arayıp da bulamadığın özelikler var mı?

Aradığımı buluyorum çoğunlukla. Bu konudan şikayet edemem, seçici okur için öykümüz zengin. 

bottom of page